10 Mart 2011 Perşembe




80lerde çocuk olanların çok özel kahramanları vardı hayatta bilmeden meftunu oldukları . O vakitler hem çok zordu hem de çok kolay idol sahibi olmak. Ama Voltron’un yeri hepimizin gönlünde bir başkaydı.

Pazar sabahlarını serüvenleriyle dolduran , bizleri bambaşka galaksilere paralel evrenlere taşıyan beş tane civanyiğitin yaptıkları ettikleri bizleri heyecanlara garkeder , yerimize hop oturtur hop kaldırırdı. Her episodu yaklaşık 20-25 dakika sürerdi.

1988 senesiydi yanılmıyorsam , Kurban Bayramı cihetiyle beyazcam pek bir şendi. Bayramın üçüncü günü olsa gerek televizyonda öğleden sonra yepyeni bir macerasıyla Voltron başladı . Kurulduk tabii haliyle karşısına hemen . Ne hikmetse bitmek bilmiyordu bu bölüm belli ki film versiyonuydu . Hikayenin Ortalarına doğru öğrendik ki Voltron eşsiz değilmiş. Başka bir tane Voltron varmış . Ha***r ! olduk TV ‘nin karşısında , ve az sonra onu da görecektik. Bu kadarına kalp dayanmazdı . Ve az sonra tüm görkemiyle , tüm şaşasıyla ikinci Voltron belirdi karşımıza. Bazı modifikasyonlarla beraber aynı boyda aynı huyda yiğit mi yiğit vurdu mu oturtan ,ışın kılıcı olan yeni Arabalı Voltron ! Artık ailemizden sayılan aslanlı Voltron’un yanına bir de şimdi nurtopu gibi bir Voltronumuz daha olmuştu. Beraberce kötüleri pusturdular , imansızlara geçit vermediler , haram yiyenlerin lokmalarını boğazlarına düğümlediler. Bizi canevimizden vuransa bambaşka bir detaydı aslında ; evrenin herhangi bir noktasında bizden bir tane daha var mı ? Görünüşü , düşünüşü , yaşayışı farklı olsa herkesin bir nemesisi mevcut mudur ?

Bütün bunları şimdi burada uzun uzadıya anlatmanın , harcı alem girizgahların pek de alemi olmadığını varsayarak hikayemize geçelim , icraatimize bakalım. İki yiğit çıktı meydane , ikisi de birbirinden merdane.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder